Bilim insanları kısmen önceki SARS salgını ile ilgili çalışmalardan kısmen hayvan modellerinden elde edilen gözlemlere dayanarak COVID-19’un endokrin sistem üzerindeki olası etkilerini araştırdılar.
COVID-19 hastalığından dolayı dünya çapında milyonlarca insan etkilendi. Etkilenen hastalarda COVID-19 asemptomatik olabilse de semptomatik olanlarda bazen akut solunum sıkıntısı sendromu bazen de sepsis ile komplike olan viral pnömoni (zatürre), miyokardit (kalp kası iltihabı) ve akut böbrek hasarı olduğu tanımlanmıştı. Peki COVID- 19 endokrin sistemi etkiliyor mu?
Araştırmacıların açıklamalarına göre COVID-19, SARS-CoV-2’nin solunum sistemi yoluyla girmesi ve akciğer parankiminde yerleşmesiyle bulgu gösterir. Konakçı pnömositlere giriş için bir reseptör olarak ACE2’yi (anjiyotensin dönüştürücü enzim 2) kullanır. Ayrıca COVID-19 hastalarının plazma veya serumunda viral RNA da tespit edilmiştir. Bu durum virüsün diğer dokularda eksprese edilen ACE2 ile etkileşime girmek için serbestçe mevcut olduğu anlamına gelir. Nitekim pankreas, tiroid, testis, yumurtalık, adrenal bezler ve hipofiz gibi birtakım endokrin organlar ACE2 eksprese etmektedir. SARS-CoV-2’nin bu organlarda eksprese edilen ACE2 ile etkileşimi nedeniyle henüz klinik verileri bulunamasa da endokrin sistemi etkileyebileceği düşünülüyor.
COVID-19 hastalarında diabetes mellitus varlığı, akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS) ve artan mortalite ile ilişkilidir. Açıklamalara göre diyabetes mellituslu kişiler bozulmuş doğuştan gelen bağışıklık ve aşağı regüle edilmiş ACE2 düzeyleri içerir. Uzmanlar, diyabetes mellitus (T1DM ve T2DM) olan kişilere bu pandemi sırasında ekstra önlemler almalarını, sosyal mesafeyi ve el hijyenini sıkı bir şekilde uygulamalarını ve iyi bir glisemik kontrol sağlamalarını tavsiye ediyor.
Obezitenin COVID-19’da ciddi hastalıklarla ilişkili olduğu bulunmuştur. Yağ dokusu ACE2’yi eksprese eder; daha yüksek yağ dokusu ile SARS-CoV-2 için reseptör görevi görecek olan genel ACE2 ekspresyonu daha fazla olacaktır. Obezite, kısmen sitokinlerin aracılık ettiği subklinik hipotiroidizm ve fonksiyonel hipogonadizm ile ilişkilidir. Bunların COVID-19’un neden olduğu proinflamatuar bir ortamda ağırlaşabileceği düşünülmektedir.
COVID-19’lu 81 erkekte yapılan yakın tarihli bir çalışma, serum total testosteronunun az miktarda daha düşük olduğunu, serum LH’sinin ise aynı yaştaki 100 sağlıklı erkeğe kıyasla önemli ölçüde yüksek olduğunu göstermiştir.
Şiddetli COVID-19 hastaları, kortikosteroid yetmezliği (CIRCI) geliştirmeye daha yatkın olabilir ancak COVID-19’lu hastalarda kortizol dinamikleri ile ilgili veriler henüz mevcut değildir.
Uzmanlar, SARS salgını sırasında kısa süreli yüksek doz glukokortikoidlerin gelişigüzel kullanımının evrensel olarak yararlı olmadığını düşünüyor. COVID-19’lu 31 hastada yapılan yakın tarihli bir çalışma; kortikosteroid tedavisinin virüs temizleme süresi, hastanede kalış süresi veya semptomların süresi ile ilişkili olmadığını göstermiştir.
Birincil adrenal yetmezliği (PAI) olan hastalar, alt solunum yolu enfeksiyonları açısından yüksek risk altındadır ve bu nedenle devam eden pandemi sırasında ekstra önlemler almalıdır. COVID-19 gelişen PAI hastalarına parenteral glukokortikoid desteği gerekebilir.
Klinisyenler; özellikle açıklanamayan yorgunluk, halsizlik, ortostatik baş dönmesi, anoreksi ve ilgisizlikten şikayet edenler olmak üzere COVID-19’dan kurtulanlarda merkezi hipokortizolizmden şüphelenmektedir. Hipofiz-hipotalamik bozuklukları olan hastalarda sıklıkla altta yatan diabetes insipidus (DI) vardır; DI’li hastalarda COVID-19, ateş ve takipne nedeniyle hissedilmeyen su kaybına neden olabilir ve sonuçta hipernatremiye neden olabilir. Bu nedenle hastaların bu konuda dikkatli olması gerekiyor.
Araştırmacılar, COVID-19 ve endokrin sistemle ilgili yukarıda belirtilen verilerin ,çoğunlukla varsayımsal ve olgusal olsa da, gelecekteki araştırmalar için geniş bir kapsam sağlayacağını düşünüyor.
Kaynakça: COVID-19 and the endocrine system: exploring the unexplored
Hazırlayan: Ayşenur Hilal Yılmaz – UluBAT Bilim Haberleri Departmanı